AŞK VE BEREKET TANRISI “İNANA” (İştar)

Sümerler ’den günümüze harika bir mit miras kalmıştır.

 

Bu, beş bin yıldan daha yaşlı olan bir yeraltına iniş hikâyesidir ve bu özelliğiyle bilinen en eski yeniden diriliş öyküsüdür. Sümerler ’in büyük Gökyüzü Tanrıçası olan İnana, ışığın, aşkın ve Sabah Yıldızı’nın (Venüs) sembolüdür. Halk arasında çok sevilen tanrıça, ardından güneşin yükseldiği tepelerde oturur. Bir gün yüce yükseklerden en karanlık derinlikleri dinler ve bir kere ayak basıldı mı bir daha dönüşü olmayan karanlık yeraltının efendisi olan ablası ve baş düşmanı Ereşkigal’ı ziyaret etmek için tahtından kalkmaya karar verir. En güzel elbiselerini giyer ve en görkemli mücevherlerini takar. Gökyüzünü, yeryüzünü, rahiplerini ve yedi şehirdeki tapınaklarını terk eder. Tüm dikkatini büyük yeraltına yöneltir. Ancak önce sadık veziri, kelime ustası, doğru sözlü şövalyesi Ninşubur’a direktif verir. Eğer İnana üç gün içerisinde geri dönmeyecek olursa feryat etmelidir vezir. Hemen Tanrıların babası Enlil’e yardım etmesi için yalvarmalı, o yardım etmeyi red ederse, Ur şehrindeki Ay Tanrısı İnana’ya gitmeli, o da olmazsa Eridu’daki bilge Su Tanrısı Eni’yi bulmalıdır, o mutlaka yardım eder. Böylece İnana yeraltı dünyasının kapısının bulunduğu dağa doğru yol alır ve kapıdaki bekçi Net’iye şöyle der: “Ben Gökyüzü Tanrıçası İnana’yım ve doğuya doğru yola çıktım.” Net’i, göklerin tanrıçasının yeraltı dünyasına ayak basmak istediğini anlayınca şaşkınlıkla sorar: “Eğer sen ışığın doğduğu yerin, gökyüzünün tanrıçasıysan tanrı aşkına dönüşü olmayan bu yere neden geldin?” Bunun üzerine İnana, ablası Ereşkigal’ın ölen kocası Gugallanna’nın cenaze törenine katılmak için geldiğini söyler. Bu istek Net’iyi aşar. İnana’ya beklemesi için rica eder ve doğruca Ereşkigal’a koşar ve onun kararını sorar. Karanlık kraliçe nefret ettiği kız kardeşinin bu ziyaretinden hiç mutlu olmaz. Sinirinden dudaklarını kemirmeye ve dövünmeye başlar. Ama yine de Net’iye onu içeriye bırakmasını söyler. Ancak tüm ölümlüler gibi tanrıça da çırılçıplak kalıncaya kadar soyunacak ve yeraltının yedi kapısının her birinde mücevherlerinden ve kostümlerinden teker teker vazgeçecektir. Her kapıya geldiğinde İnana sorar: “Neden?” ve her seferinde Net’i ona “Sakin ol İnana! Yeraltı dünyasının kuralları esastır, hiç kimse onları sorgulayamaz!” der. Böylece Gökyüzü Tanrıçası çıplak ve eğilmiş bir şekilde Ereşkigal ile kaderini elinde tutan yeraltının yedi korkunç yargıcı Annunakiler’in oturduğu yere gelir. Hepsi onun etrafında çember oluştururlar, derinlikler tanrıçası nefretle ona haykırır ve onu suçlu olarak açıklar. Sonra Ereşkigal İnana’ya öldürücü bir bakışla bakar ve zirvelerin tanrıçası ölür. Güvenilir veziri ve yeryüzündeki sadık müttefiki Ninşubur tanrıçasının talimatına sıkı sıkıya bağlıdır. Üç gün sonra, önce Nippur’daki Tanrı Enlil’i, daha sonra Ay Tanrısı Nanna’yı yardıma çağırır. Her ikisinden de red cevabı alan vezir doğruca Eridu’daki iyi kalpli Bilgelik Tanrısı Enki’ye koşar. Enki sevgili İnana ’sının başına gelenleri duyar duymaz, tırnaklarının diplerindeki kirden Kurgarru ve Kalaturru adında iki tane cinsiyetsiz yaratık ortaya çıkartır ve onları yaşam besini ve suyuyla yeraltı dünyasına gönderir. Kurgarru ve Kalaturru bir yolunu bulup derinlikler tanrıçasına yaranmayı başarırlar ve İnana’yı yeni bir yaşama uyandırma iznini alırlar. İnana tekrar dirilerek yeraltı dünyasını terk edebilecektir. Ancak geri dönüşü olmayan bu diyarın karşı gelinemez kuralları onun için de geçerlidir. Yeraltı dünyasının kapısının eşiğinden içeriye atlamış hiç kimse kendisinin yerine onu ölüler krallığında temsil edecek birisini getirmeden, aydınlıklar ülkesine geri dönemez, aksi takdirde korkunç cinler tarafından kovalanır ve yakalanıp geri götürülür. İnana, uygun bir kurban bulmak üzere ülkeler ve canlılar arasında gezer gezmesine de her seferinde geri çekilir. Sonunda kendi ülkesine döndüğünde büyük bir öfkeyle fark eder ki, kocası olan Dimuzi onu pek özlememiş, tam tersine onun yokluğundan istifade ederek boş kalan tahtına kuruluvermiştir. Bunun üzerine İnana ona ölümün gözleriyle bakar, cinler onun üstüne üşüşürler ve af dilenen kurbanı doğruca gecenin krallığına sürüklerler. İnana (İştar’) da yeniden tahtına ve yaşama döner.